27 Eylül 2010 Pazartesi

1960 Darbesi Yeşilhisar Olayları

Yeni nesil 1960 ihtilalinde Yeşilhisar olaylarının fonksiyonunu çok bilmiyor. Bunun için yıllardır kitaplaşmasına çalıştığımız; bir araştırmadan Yeşilhisar Olayları ile ilgili bölümü aynen aktarıyorum:


“DP iktidarının 3. devresi gerçekten hem Menderes için hem de ülke için fevkalade zor olmuştu. İhtilale iki ay kala Kayseri’nin Yeşilhisar ilçesinde meydana gelen olaylar 27 Mayıs ve DP’nin iktidarda bulunduğu 10 yıllık süreyi yargılarken, sürekli olarak gündeme getirilecektir. Buna rağmen maalesef bu olaylarla ilgili olarak bu zamana kadar ciddi bir çalışma yapılmamıştır.


1957 seçimlerinde CHP Yeşilhisar’da 3 bin 664 oy alırken, buna mukabil DP ise 2 bin 614 oy alabilmişti. Seçimlerde ortaya çıkan bu siyasi temayüle rağmen zaman zaman ilçede DP’liler ile CHP’liler arasında tartışmalar; hatta küçük çaplı kavgalar oluyordu. DP’liler ilçede oy ve idari güçleri CHP’lilere karşı zaman zaman kullanmak gibi yanlışlara düşüyorlardı.


Şimdi Yeşilhisar’daki olayları bir-iki dakikada olsa unutarak bu olaylar ve dedikodularla ilgili olarak Samet Ağaoğlu’na kulak verelim:


“Muhalefetin Meclis’te ve memleketin her köşesinde yaptığı tehditler, yalanlar, iftiralar; kulaktan kulağa fısıldanan hırsızlık hikayelerinden yurdun bir parçasını Ruslara veya Amerikalılara satmağa, kadın ve kızlarımızın koynuna yabancıları soktuğumuza kadar dedikodularla dolu propagandalar yapılıyordu. Kayse-ri’nin Yeşilhisar İlçesinde meydana gelen olayların ana kaynağıda budur. Bu ilçede CHP’liler tarafından bu şekildeki asılsız dedikodularla Ye-şilhisarlı DP’liler tahrik edilmiştir. İşte bu şekildeki asılsız dedikodularla ve ülkenin kalkınma hamlesinin önüne set çekilmek istenmesi, hem DP iktidarını hem de Menderes’i yormuştur.”


Evet Samet Ağaoğlu’nun da belirttiği gibi gerçekten olaylar dedikodulardan ve tahriklerden kaynaklanmıştır.


CHP İLÇE BAŞKANI DP İLÇE BAŞKANINI VURUYOR


16 Şubat 1960 tarihinde CHP Yeşilhisar İlçe Başkanı Mus-tafa Ünal şehir kulübünde yu-karıda zikrettiğimiz dedikoduların asıllı asılsız olduğu yolundaki tartışmadan çıkan kavgada DP İlçe Başkan Vekili Salih Kürkçü’yü tabancayla vuru-yor. CHP İlçe Başkanı Mus-tafa Ünal’ın tabancasında bu-lunan 4 kurşunuda tartışma neticesinde DP İlçe Başkan Ve-kili Salih Kürkçü’nün üzerine boşaltması sonucunda “adam öldürmeye tam teşebbüsten” tutuklanarak cezaevine konulması bardağı taşıran damla oluyor adeta. CHP İlçe Başkanı Mustafa Ünal’ın tutuklanarak cezaevine konulmasından sonra ceza evine adeta bir ziyaretçi akını başlıyor. Kaymakam ve Savcının talimatıyla ziyaret tamamen yasaklanıyor. Her ziyaretten sonra ilçede kanlı bıçaklı kavgalar olmakta CHP’liler veya DP’liler bir diğerlerini nerde müsait olarak yakalarsa tekme tokat dövmektedirler.


Nitekim her iki taraf geceleri birbirlerinin evlerini taşlamış, camlarını kırmışlardır. Hadiseler gün geçtikçe artıyor ve adeta önü alınamaz hale geliyor. 24 Şubat 1960 günü ise iki ilçe başkanı arasındaki kavgadan dolayı cezaevine konulan DP’ lilerin bir kısmı serbest bırakılırken CHP’lilerin bir kısmı ise cezaevinde alıkonuluyordu.


İşte bu esnada CHP’lilerden Mehmet Bozkurt adındaki bir vatandaş DP’lilerden farklı olarak akşama doğru tahliye ediliyor. Bu şahsın Hükümet Konağına 100 metre mesafedeki bir kahvehanenin önünde ceketini çıkartarak “bakın beni işkenceyle bu hale getirdiler” diye bağırması üzerine yatıştı gibi gözüken olaylar yeniden alevleniyor.


Mehmet Bozkurt’un bağırması üzerine, etrafına toplanan halk sloganlar atarak Hükümet Konağı’nı taşa tutuyorlar. Etrafta bulunan resmi dairelerin camları kırılıyor, çevreden geçmekte olan DP’liler tartaklanıyor, bunlara ait iş yerleri yağma ediliyor.


Daha da ayrıntılı anlatacağımız gibi Mustafa Bozkurt’ un kendisine ceza evinde işkence yapıldığını söylemesi üzerine Yeşilhisar Hükümet Konağı’nın yüz metre ilerisinde toplanan binlerce kişilik kalabalık “Kahrolsun iktidar”, “kahrolsun DP’liler” diyerek Hükümet Konağına doğru yürüyorlar. Tabi bu arada DP’nin gelenleri de Kaymakam ve Jandarma Komutanı’nın yanında olaylara acilen müdahale edilmesi yolunda baskı yapıyor.


Bu arada Kaymakam Nuri Erdem olaylar üzerine Kayseri Valisi Ahmet Kınık’ı arayarak ne yapması gerektiğini soruyor. Vali Kınık vatandaşın burnu kanamadan müdahale edilmesi emrini verince, ortalık iyice karışıyor. Bu arada slogan atan kalabalık Hükümet Konağı’nın etrafını tamamen çevirmiştir. Kaymakamlığa ait binanın camları kırılmakta, araçlar taşlanmaktadır.


Olayların daha büyük boyut kazanmasından çekinen kaymakam, Vali’den aldığı emir üzerine polise ateş açma talimatı veriyor. Polis havaya ateş açarak kalabalığın dağılmasını istiyor.


Bu arada son bir aydan bu yana zorlu günler yaşayan Kaymakam Nuri Erdem binanın camını açarak kalabalığa dağılması için çağrıda bulunuyor. Ama kızgın kalabalığın Kaymakam Erdem’in sözlerini dinlemesi mümkün görünmemektedir. Bu arada jandarma’da Hükümet Konağı etrafında da tedbir alıyor. Kaymakam tahriklerede kapılarak bir jandarmanın süngülü silahını alarak kalabalığın üzerine yürüyor. Ortalık adeta kan gölüne dönmüştür. Daha sonra yatışan olaylardan sonra çoğunluğunu CHP’liler oluşturmak üzere 56 kişi tutuklanarak cezaevine konuluyor.


Bu arada kalabalık tarafından Yeşilhisar savcısıda iyici dövülüyor. Artık Yeşilhisar’da iki cephe açılmış bulunuyor. Kimse adeta sokağa çıkamıyor. Va-li’nin talimatıyla Kayseri’den askeri birlikler Yeşilhisar’a naklediliyor.


Olayların daha fazla büyümesini önlemek üzere Cezaevine konulan çoğunluğu CHP’lilerin oluşturduğu mahkumlarla hiç kimsenin görüştürülmemesi isteniyor. İlçeye Kayseri’den gelen gazeteciler Cezaevine ve kordon altına alınan belirli mıntıkalara sokulmuyorlar. Bazı gazetecilerin polis veya vatandaş gibi olay mahalinin yakınına sokularak haber almaya çalıştıklarını görmekteyiz.


VALİ MENDERES’İ


ARIYOR


Yeşilhisar’da meydana gelen kanlı olaylar üzerine Vali Ahmet Kınık, öncelikle İç İşleri Bakanı Namık Gedik’i arayarak bilgi veriyor. Gedik’in konuyu Menderes’e iletmesi üzerine Adnan Menderes yanında Başbakan Yardımcısı Medeni Berk’te olduğu halde Kayseri Valisi Ahmet Kınık’ı makamından arayarak olayların daha fazla büyümemesi için tedbir alınmasını istiyor. Vali ve Garnizon Komutanı olay mahaline gidiyor, İlçeye Kayseri’den güvenlik gücü takviyesinde bulunuluyor.


Kayseri’deki olaylar Ankara’yı da etkiliyor. Menderes ve İnönü arasında bir söz düellosu başlıyor.


Yeşilhisar olayları ile ilgili İsmet Paşa’nın TBMM’inde yaptığı gündem dışı konuşmayı da ilerde size aktaracağız. Bu arada bu olaylarla ilgili olarak ilginçtir Bayar ve Menderes arasında bir dizi yazışma yapılıyor. Gerçekten bu yazışmalarda da ilginç noktalar dikkat çekmektedir. Bayar ve Menderes’in Yeşilhisar olayları ile ilgili mektuplarını bütün ayrıntılarıyla aktarmak istiyorum. Bilahare de Himmetdede ve İncesu’da meydana gelen olayları nakledeceğiz.


Yalnız şu hususun bilinmesi gerekir ki, gerçekten bu olaylar iki partiyi de önemli oranda etkilemiştir.


Yeşilhisar’da meydana gelen olaylar hiçbir şekilde küçümsenecek olaylar değildir. Menderes bu olaylarla ilgili saatlerce radyo konuşması yapacak; devletin Cumhurbaşkanı olaylarla ilgili askerlerle ve Başbakanıyla gizli görüşmeler yapacak. Ana muhalefet partisinin lideri TBMM’nin de gündem dışı konuşmalar yapacaksa bu olayları küçümseyemeyiz. İhtilale iki ay kala meydana gelen bu olaylar şüphesiz 27 Mayıs harekatının olmasını adeta kaçınılmaz gibi göstermektedir.

-------------------------------------------------------------------------------------

BAYAR: KAYSERİ’DE SIKI YÖNETİM İLAN EDİLSİN


MENDERES: UÇAKLA YEŞİLHİSAR’A GİDECEĞİM


Basit ilçe vakası gibi gözüken bu olayların aslında fevkalade önemli olduğunu ve Ankara’da yaşananlarla ilgili olarak en üst düzeyde bir kısım görüşmelerin geçtiğini öğreniyoruz..


İşte bu yazışmalardan bazı düşündürücü neticeler çıkmaktadır. Başbakan Adnan Menderes’in Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a Yeşilhisar olayları ile ilgili 28 Mart 1960 tarihinde yazdığı uzun mektuptan aşağıdaki cümleyi aktaralım.


MENDERES: “İNÖNÜ YEŞİLHİSAR OLAYLARI İLE İHTİLALİ TEŞVİK ETTİ”


“Yeşilhisar hadisesi ve buna benzer diğer hadiseler CHP’nin ihtilal teşebbüsünü, hiç değilse hadise ve kargaşalık çıkarmak gayretini sarih olarak göstermektedir.


Zat-ı Devletleri’nin, yakın ve ciddi alaka göstermeniz ve hadi seleri tıpkı şahsen benim kanaatlerime uygun olarak müteala ve ifade buyurmanız bir taraftan beni cidden memnun etti.


CHP umumi katibinin tebliğini öğrendikten sonra ve CHP heyetinin Yeşilhisar’a gönde-rilmesinin tekerrür etmesi üze-rine, GECEDE OLSA BİZZAT KENDİM TEYYARE İLE HADİSE MAHALİNE GİTMEYİ ÇOK ARZU EDERİM. Şayet bu mümkün olsaydı, meseleyi kökünden halledecek tedbirleri şimdiye kadar bulmuş ve hal yoluna girmiş olurduk.


Halbuki o gece üç vekil arkadaşın vaka mahaline hareket etmeleri hususunda Zat-ı Devletleri’ne iblağ ve neticeye varıl-masını da arz ettiğim halde, maalesef anlaşılıyor ki Adliye Vekili arkadaşın ve diğer bazı rüfekanın meseleyi büyütmemek ve neticelerin adli yoldan alınması mülahazası ile böyle bir hareketi münasip gördükleri neti cesi ile karşılaştık...”


Acaba Adalet Bakanı ve diğer iki bakan, kanun yoluna gidil-mesini salık vermeselerde ve Menderes teyyare ile kendi ifadesine göre Yeşilhisar’a gelseydi, gerçekten olayları nasıl çözecekti?.. Menderes’in Yeşilhisar’da nasıl hareket edeceğini yine Bayar’a yazdığı aynı mektubun bir başka yerinden okuyalım:


“Vaziyeti Radyo Gazetesi’nde şimdiye kadar görebilenlerden çok daha açık olarak anlattık. İhtilal ve kıyam (ayaklanma) teşebbüsü hareketleri karşısında bulunduğumuz, etrafı oyla açıklanmış oldu. Bunun hemen atiyen (gelecekte) tedbir almak arzusunda olduğumuzu açıkla-yacak mahiyette bulunmasından başka yeni hareket ve tedbirle rimize mesnet teşkil edecek bir açıklama sayılması icap eder...”


Menderes, yukarıdaki mektubuyla daha önce CHP’yi “İhtilal ocağı” olarak değerlendirdiği konuşmasını kasdediyor. Başba-kan, Cumhurbaşkanı’na arz ettiği gibi daha önce üzerinde mutabık kaldıklarını belirttiği mektubunda YEŞİLHİSAR olayları ile ilgili şu görüşlere yer veriyor:


“Türk Milleti, bir Balkan Komitası haline dönüştürülmüştür. Bunlar (yani Millet) CHP’nin maksat ve niyeti hakkında etrafıyla ve vakit geçirilmeden tenvir edilmelidir. Bunun için Dahiliye Vekili’nden bir tebliğ neşirini istedim. Bu tebliğinde YEŞİLHİSAR’da bin kişi civarında ve Halk Partili’nin Hükümet Konağını basmak, Savcıyı dövmek ve öldürmek teşebbüsüne geciktiklerini ve bu asi kitlenin Hü-kümet Konağı’na girmelerinin bir tesadüf neticesinde, zorla önlenmiş olduğunu ve bu arada bir takım elim hadiselerin ce-reyan etmiş olduğunu tebliğe derç etmesini işaret ettim”.


BAYAR’LA MENDERES MUTABIK


Ne gariptir ki DEMİRKIRAT SÜVARİLERİ’nin yıllardır mü-tabık kalmadıkları bir çok önemli konu bulunurken bu defa Bayar ve Menderes’in bu konuda mutabakat sağladıklarını görüyoruz. Bunu Menderes’in Bayar’a 30 Mart 1960 tarih ve saat 10.30’da yazdığı mektuptan da anlayabiliriz:


“Derhal arz edeyimki hadiselerin üzerimde bıraktığı intibalar ve tedbir olarak düşündüklerimizle, zat-ı devletlerine atfen Dahile Vekili arkadaşımın bana anlattıkları arasında, şayanı hayret ve mutabakat mevcuttur...”


BAYAR KAYSER‹’DE SIKIYÖNET‹M ‹LAN ED‹LMES‹N‹ ‹ST‹YOR


Bu arada yaz›flmalar›n alt›nda flu gerçe€i anl›yoruz ki; örfi idare müsbet neticeler al›nmas› ihtimali olmasa bile tedbirler aras›ndad›r. Ve nitekim konuyla ilgili olarak 1. Ordu Komutanı Çankaya’ya davet edilmiştir. Bayar’ın ordu komutanı orgeneralin gelmiş olduğuna dair Menderes’e yazdığı mektubun aslını kendi el yazısı ile takdim ettik. Bayar 1. Ordu Komutanından Yeşilhisar’da sıkıyönetim ilan edilmesini istiyor. Menderes bu konuda Bayar’a yazdığı bir başka mektupta bakınız neler demektedir:


“Örfi iradenin kurulması, asayişi temin bakımından matuf olmayıp, fikrimce ve daha ziyade, manevi asayiş ve siyasi tesirleri bakımından mühimdir.”


BAYAR’IN MEKTUBU


Bayar’ın kendi el yazısı ile yazdığı mektubu aynen yayınlıyoruz:


“Çok sayın Başvekil Adnan Menderes;


Orgeneral şimdi geldi, görüştük. Tafsilatını size mülaki olduğum zaman anlatırım. Neti-ce olarak, dün akşam söylediğim gibi, vereceğimiz karara itiraz edecektir. Umumi meselelerimiz hakkında sizinle görüşmek iste-rim. Eğer sıhhi durumunuz he-men buraya gelmeye müsait değilse, ben yarın sabah erken den karayoluyla oraya gele ceğim.


Gözlerinden öperim kardeşim...”


Celal Bayar


Bayar, yukarıdaki mektubu Menderes’e göndermeden önce ondan bir başka mektup alır. YEŞİLHİSAR OLAYLARI ile ilgili olark (Bayar’ın buna mukabil) 30 Mart 1960 tarihinde saat 23.30 da yazdığı mektup aynen şöyledir:


“Sayın Başvekil


Adnan Manderes;


Mesajınızı şimdi okudum. Verdiğiniz malumata teşekkür ede rim. Tamamıyla mütabıkız. Malum zatın yarın akşam Ankara’ya döneceğini bende biliyorum hangi müteala ve mülahaza ile avdet ederse etsin, kendisini tenvir eder, kararı biz işin icabına göre veririz.


Biz zaten alacağımız tedbirin, maddi asayişten ziyade muzır propagandalara karşı olacağını ve birçok yerler için buna lüzum bulunduğunu düşündüğümüzü ayrıca da işler sürat isterken, adliyenin içinde bulunduğu adaleti bertaraf etmek istediğimizi söylemiştim. Yarın akşam görüştükten sonra, esas fikrimi zat-ı devletlerine arz ederim. Muhabbetle gözlerinden öperim.”


Celal Bayar


Yukarıdaki mektupta adından “malum zat” diye bahsedilen aynı gün Ankara’ya gelerek Bayar’la görüşen 1. Ordu komutanıdır. Adliyenin adaletinden kendisine bahsedilen zat’ta Dahiliye Vekil Namık Gedik’tir.


İstanbul’da bulunduğu için Bayar’la mektupla haberleşen Menderes’in Bayar’a gönderdiği mektubunda diyor ki:


“YEŞİLHİSAR’da meydana gelen olaylar doğrudan doğruya CHP’nin tahriklerinden ibarettir. Binlerce kişinin otoritesine karşı aşiret zihniyetini temsil eden bir kıyam hareketidir. Adliyeye intikal eden davaların hiç birisi neticelenmemiştir. Bu hayretimin artmasına vesile teşkil etmektedir. Adliye işlemiyor, Matbuat hadiseleri tahrif ediyor. Daha kati kararlar almak zorunda olduğumuzu görüyorum...”


Yukarıdaki mektuplardan da anlaşılacağı üzere Menderes ve Bayar arasında Yeşilhisar’da meydana gelen olaylarla ilgili bir dizi yazışmalar yapılmıştır. Menderes İstanbul’da hasta olmasına rağmen konuyla yakından ilgilenmiş, İstanbul’da bulunan 1. Ordu Komutanı’nı Cumhurbaşkanı’nın yanına göndermiştir. Hatta Cum-hurbaşkanı konuyu detaylı olarak görüşmek üzere karayolu ile Başbakan’ın ayağına kadar bile gitmiştir.


Kayseri-Ankara-İstanbul üçgeninde Menderes’i bir aydan fazla meşgul eden “YEŞİLHİ-SAR OLAYLARI” Türk Siyasi Tarihinde aslında bir dönüm noktasıdır ve iyi bilinmesi icap eder...


İNÖNÜ’NÜN TRENİ HİMMETDEDE’DE DURDURULUYOR


Yeşilhisar’da meydana gelen olayları yerinde incelemek ve partinin 3 Nisan’da yapılacak il kongresine katılacak olan İsmet Pa-şa’nın Kayseri’ye geleceği ha-beri, Kayseri ve Ankara’da san-cılı dakikalar yaratıyor.


Kayseri Valisi Ahmet Kınık, Vilayete DP Kayseri Millet-vekilleri Kamil Gündeş, Hakkı Kumrel, Osman Kavuncu, Ali Rıza Kılıçkale, Servet Ha-cıpaşaoğlu, İbrahim Kirazoğlu ve Fahri Köşkeroğlu ile olayları değerlendirerek Adnan Menderes’in talimatını bekliyor.


Yeşilhisar’da meydana gelen olaylar, ülke genelinde infial yaratırken, ülkeyi idare edenleri de gerçekten zor durumda bırakmıştır.


Yeşilhisar’da meydana gelen olaylar üzerine Bayar ve Menderes, İnönü’yü suçlayarak adeta isyana ve ihtilale teşvik ettiğini söylerken, İnönü’de DEMİRKIRAT SÜVARİLERİ’ni ülkeyi kötü yönetmek ve kamplara bölmekle itham ediyordu.
-------------------------------------------------------------------------------------



İNÖNÜ GELİYOR


Yeşilhisar olayları bir türlü kontrol altına alınamamıştır.


Yeşilhisar’da meydana gelen olayların “tahrif olunarak devlet radyosunda efkarı umumiyeye aksettirildiği ve mağdur bir kısım vatandaşların suçlu gösterildiği” iddiasıyla CHP Genel Başkanı İsmet İnönü ve bir kısım milletvekilleri; 3 Nisan 1960 tarihinde Kayseri’de yapılacak CHP İl Kongresinde bulunmak, hadiseleri mahallinde tetkik etmek ve gerekirse TBMM’ye intikal ettirmek için Kayseri’ye, oradan da Yeşilhisar’a gitme kararını vermiştir.


BAYAR VE MENDERES TELAŞLANIYOR


İsmet Paşa’nın Kayseri’ye gideceği haberi Celal Bayar ve Adnan Menderes’i sıkıntıya düşürüyor Tufan Türenç ve Erhan Akyıldız’ın anlattıklarına göre, Bayar, İnönü’nün Kayseri gezisi öncesinde yaveri aracılığı ile Başbakan Menderes’e bir mesaj göndererek bazı önerilerde bulunuyordu. Bu önerilerinin neler olduğunu Bayar, Menderes ikilisinin birbirlerine yazdıkları mektuplarla izah etmiştik. Bayar bu önerisinde Kayseri’de sıkıyönetim ilan edilmesini de istiyordu.


Adnan Menderes ilgililerle yaptığı istişareden sonra Kayseri Valisi Ahmet Kınık’ı arayarak çıkması muhtemel olayları engellemek için “Toplantı ve gösteri yürüyüşleri Kanununun ilgili maddeleri gereğince İnönü’nün Kayseri’de kalabalık halk kitlesi tarafından karşılanmasını ve çıkması muhtemel olayların engellenmesini” istiyor...


Başbakan’ın bu talimatı üzerine Vali Ahmet Kınık Kayseri Milletvekillerinin ve DP idare heyeti üyelerinin bazılarını vilayete topluyor.


Toplantıda Kayseri Milletvekilleri Kamil Gündeş, Hakkı Kurmel, Osman Kavuncu, Ali Rıza Kılıçkale, Servet Hacıpaşaoğlu, İbrahim Kirazoğlu ve Fahri Köşkeroğlu ile DP İl Başkanı Kadir Sarıabdullahoğlu ve DP yöneticileri de vardır.


İNÖNÜ MİSAFİR GİBİ KARŞILANACAK


Benim çeflitli kaynaklardan yapt›€›m araflt›rmalar ve bizzat o gün vilayet kona€›nda bulunan DP ‹l ‹dare Kurulu Muhasip Üyesi Kamil Özsar›y›ld›z’dan dinledi€ime göre ‹l Baflkan› baflta olmak üzere baz› DP’liler ‹nönü’nün flehre sokulmamas›na karfl› ç›k›yor. Baz› Milletvekilleri ve DP’liler ise bunun yanl›fl olaca€›n› ‹nönü’nün Kayseri’ye geldi€i zaman karfl›layacak halka karfl› Baflbakan’›n telefonuna ra€men Toplant› ve Gösteri Yürüyüflleri Kanunu’nun tatbik edilmemesi bir misafir gibi karfl›lanmas› hususunda mutak›p kal›nm›fl ve Keyfiyet de Baflbakan Menderes’e bildirilmifltir.


Tabi bu karar al›n›rken yo€un bir tart›flma ortam›n›n oldu€unu belirtelim.


BAYAR, MENDERES, GEDİK TOPLANTISI


Vilayetten kendilerine bu kararın iletilmesi üzerine Başbakan Menderes İstanbul’da olduğu için önce Celal Bayar’la sonra da İçişleri Bakanı Namık Gedik’le irtibat kurarak konuyu değerlendirir. Sonunda Bayar’ın görüşü ağır basarak İnönü’yü taşıyan trenin Kayseri’ye sokulmamasına karar verir. Bu kararında İçişleri Bakanı Gedik tarafından telefonla Kayseri Valisi’ne iletilmesi talimatı esasa bağlanır.


KARAR DEĞİŞİYOR


Bakan Gedik, Vali Kınık’ı arayarak şunları söyler:


“Sayın Vali Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızla konuyu değerlendirdik. Derhal CHP İl İdare heyetini makamınıza çağırarak 3 Nisan’da yapılacak kongrenin talik (ertelendiğini) edildiğini ve İnönü’nün Kayseri’ye gelmemesi gerektiğini kendilerine tebliğ ediniz. Bize de bilgi veriniz” der.


İçişleri Bakanından bu talimatı alan Vali, CHP İl İdare heyeti üyelerini makamına çağırarak Bakandan aldığı emri tebliğ eder. Bu emrin İsmet Paşa’ya da iletilmesini ve Kayseri’ye gelmesinin engellenmesini ister.


DURUM İNÖNÜ’YE BİLDİRİLİYOR


Bu arada Vali’den kongrenin ertelendiği emrini alan CHP İl İdare Heyeti bir yazıyla konuyu İsmet Paşa’ya da iletirler. İnönü Vali’ye iletilmek üzere Ankara’dan gönderdiği cevabi yazısında şunları söyler: “Milletvekili, parti başkanı ve kanunlara hürmetkar bir vatandaş olarak Kayseri’ye hareket ediyorum. Orada hadiseleri yerinde müşahade ve tetkik etmeye mecburum. Konuyu gerekirse TBMM’ nin gündemine de getireceğim”


EMNİYET GENEL MÜDÜRÜ KAYSERİ’DE


İnönü’nün cevabi tel yazısını alan Vali Kınık derhal Menderes’i arayarak bilgi veriyor. Menderes ve Gedik 1.5 saat süren toplantıyla konuyu enine boyuna değerlendiriyorlar.


Sonunda İsmet Paşa’nın Kayseri’ye gelmesinin engellenmesinin çıkması muhtemel olaylar yönünden isabetli olacağı kanaatine varılıyor. Yanında İçişleri Bakanı olmasına rağmen bizzat Başbakan, Vali Kınık’ı arayarak gerekli talimatı veriyor. Bu arada gerekli tedbirleri almak üzere Emniyet Genel Müdürü’nün de Kayseri’ye gönderildiği belirtiliyor.


İsmet Paşa’nın Kayseri’ye gideceğini Valinin verdiği bilgilerin yanısıra CHP kaynaklarından da teyid eden Menderes İçişleri Bakanı ile gerekli değerlendirmeyi yaptıktan sonra her türlü tedbirin alınması yolunda bir karara varıyor. Bu kararlarını bir telle Ankara’ya tekrar hareket eden Bayar’a da ileterek muafakını alıyorlar.


İnönü’nün il kongresinin ertelenmesine rağmen Kayseri’ye gitmek istemesinin arkasında bazı hesapların ve ülkenin içinde bulunduğu karışıklığı artırmanın yattığını belirten Menderes, İsmet Paşa’yı getiren trenin gerekirse Kayseri’ye sokulmamasını istiyor.


VALİ TEREDDÜTLÜ


Vali’nin İsmet Paşa’ya yazdığı yazıyı okuyunca da göreceğiniz gibi gerçekten bugün ki anlayışımızla mukayese edildiği zaman devletin memuru olan Vali’nin bir DP’li gibi hareket ettiğini görüyoruz. Belki bu CHP döneminden kalan bir alışkanlıktır. CHP döneminde bir süre parti il başkanları valilik yapmışlardı...


Vali’nin sıkıntılarını hisseden Menderes telefonlada bu şekilde rahatsızlıklar duymuş olmalı ki olayları yerinde görmek, anında karar vermek üzere Ankara’yı arayarak Emniyet Başmüfettişi Aziz Ronalı Emniyet Genel Müdürü Cemal Göktan’ın da Kayseri’ye hareket etmesini ister. Bu iki şahıs Başbakan’ın talimatından hemen sonra akşam yola çıkarak İnönü Kayseri’ye gelmeden gerekli tedbirlerin alınıp alınmadığını vilayette yeniden değerlendirirler.


İNÖNÜ’NÜN TRENİ HİMMETDEDE’DE


DURDURULUYOR


Tabii ki kurt bir politikacı olan İsmet Paşa Başbakan’ın aldığı bütün tedbirlerden haberdardır. İnönü’yü Kayseri’ye götüren tren Ankara’dan hareket ederken Vali Kınık’ın başkanlığında Milletvekilleri, Hakkı Kurmel, Kamil Gündeş, Ali Rıza Kılıçkale, Servet Hacıpaşaoğlu, Osman Kavuncu, İbrahim Kirazoğlu ve Fahri Köşkeroğlu ile birlikte DP ileri gelenleri Valinin makamında toplanıyorlar.


Tartışmalardan sonra Başbakan’ ın talimatı doğrultusunda hareket edilmesi kararlaştırılıyor.


Bu arada Milletvekili Kamil Gündeş yanına bazı yetkilileri de alarak tren gelmeden önce Himmetdede’ye gidiyor ve burada Nahiye Müdürü İhsan Atalay, Karakol komutanı Orhan Tokur ve diğerleri ile Vilayette alınan kararı değerlendiriyor.


Bu arada Vali’nin treninin Kayseri’ye sokulmayacağına dair kararı yazılarak İsmet Paşa’ya tebliğ edilmek üzere Vali Muavini Şükrü Kenanoğlu’na veriliyor. Valinin 2 Nisan 1960 tarihli Muavini Şükrü Kenanoğlu vasıtasıyla Himmetdede’de durdurulan İsmet Paşa’ya tebliğ metin aynen şöyledir:


“Toplantı ve Gösteri yürüyüşleri Kanunu bildiğiniz gibi halen meriyette bulunmaktadır. Bu seyahatınızla ilgili olarak bu kanun hükümlerinin aynen uygulandığını ve uygulanacağını belirtmek isterim.


Tahrik politikanızın şiarı olan birçok Halk Partili, Hükümet Konağını basmaya kadar cüretlerini ileri götürmüş, oldukları halde bunu yine bermutad aksine çevirerek suçluları masum, masumları suçlu göstermek teaatisinden çekinmiyorsunuz. Partizan idareden mevzubahis olunacaksa, bu idare tarzı zaman-ı devletinize ait olsa gerek”


Gerçekten Valinin kullandığı ifadeler çok ağır. Bugün bir Valinin bırakınız ana muhalefet partisinin genel başkanına Milli Mücadele’nin İsmet Paşa’sına, eski bir cumhurbaşkanı’na, başbakana, bir partiliye bile böyle sözler sarfetmesi mümkün değil.


Vali Muavini Şükrü Kenanoğlu Himmetdede’de treni durdurulan İnönü’ye Valinin bu telgrafını verirken şunları da söylüyor:


“Kayseri’ye girmeniz fevkalede mahsurludur. Her iki grupta diken üstünde durmaktadır. Sizden Ankara’ya tekrar avdet etmenizi rica ediyoruz.”


İsmet Paşa telgrafı da okuduktan sonra şunları söylüyor:


“Kayseri’de örfi idare ilan edilmedikçe bu emre itaat etmeyeceğim. Beni yolumdan kimse döndüremez...”

-------------------------------------------------------------------------------------

MENDERES İNÖNÜ’NÜN KAYSERİ’YE GELMESİNE İZİN VERİYOR


Olaylar iyice karışmaktadır. Himmetdede’de bulunan milletvekili Kamil Gündeş yanında bulunan Vali Muavini ve Emniyet Genel müdürü Cemal Göktan’la konuyu değerlendiriyorlar. Tren Himmetdede yakınlarındaki istasyonda beklerken bazı taşkın hareketler oluyor. Tren taşlanıyor.


Bu arada Vali Ahmet Kınık’a durum iletiliyor. Paşa’nın geri dönmek niyetinde olmadığı belirtiliyor. Ahmet Kınık derhal Başbakan Adnan Menderes’i arayarak son durum hakkında bilgi veriyor. Menderes bir süre düşündükten sonra İsmet Paşa’nın şehre girilmesine izin verilmesin, ama ciddi tedbirler alınması talimatını veriyor.


173 DAKİKA BEKLETİLEN TREN


Menderes’ten aldığı emri Himmetdede’de bulunan Vali Muavini ve diğer yetkililere ileten Vali Kınık, Muavini Şükrü Kenanoğlu’na Paşa ile görüşerek Başbakan’ın talimatını iletmesini ve herhangi bir taşkınlığa neden olunmaması ricasını iletmesini söylüyor.


Bu arada Başbakanla bu konuşmalar sürerken İsmet Paşa’nın treni 173 dakika yani 3 saatten fazla istasyonda alıkonuyor. Artık akşam olmak üzere iken trenin yola çıkmasına izin veriliyor. İsmet Paşa’yı Kayseri Garı’nda 5 bin kişinin karşıladığı belirtilmektedir.


Bu arada Gar’daki karşılaşmaya DP’nin ileri gelen bazı simalarınında katıldığı belirtiliyor.


İSMET PAŞA YEŞİLHİSAR’A GİTMEK İSTİYOR


O gece Kayseri’de kalan İsmet Paşa sabahleyin İncesu üzerinden Yeşilhisar’a giderek olayları bizzat yerinde incelemek istediğini belirtiyor. Bu haberi alan Kayseri Valisi Ahmet Kınık’ı arıyor. Çakın’da DP’ye yakınlığı ile bilinen 2 ordu komutanı Orgeneral Suat Kuyaş’ı arayarak Vali’nin isteklerini anlatıyor. Kuyaş Vali’nin isteklerine aynen uyulması emrini veriyor.


İSMET PAŞA’NIN YOLU


ÜZERİNDE KURULAN BARİKATLAR


İsmet İnönü ve beraberindekiler sabahleyin yola çıkıyorlar. Bu arada 5. Yurtiçi Bölge Komutanı General Kemal Çakın’ın talimatı üzerine İncesu istikametine hiçbir insan ve araç sokulmuyor. Vali Ahmet Kınık, Kayseri Milletvekilleri, Emniyet Genel Müdürü, Emniyet Başmüfettişi ve Ordu Komutanı İncesu Kaymakamı’nın makam odasında gelişmeleri takip etmektedirler.


İsmet Paşa ve beraberindekiler Boğazköprü yakınlarında kurulan ilk barikatları aşarak yoluna devam ediyorlar. Bu arada İncesu yolu sağlı sollu halk yığını halindedir. Her taraf silahlı askerlerle sarılmıştır.


İsmet Paşa ve beraberindekiler İncesu’ya geldikleri zaman etrafı askeri birlikler tamamen sarıyor. Paşa daha fazla ileriye gidemiyor.


Bu olaylar üzerine CHP Milletvekilleri ve o zaman Sivas Milletvekili olan Kayserili Turan Fevzioğlu hükümet konağına giderek Vali Ahmet Kınık’a şunları söylüyor: “Seyahat haklarının bu şekilde tehdit edilmesi Anayasaya mugayyirdir. Yarın açılacak meclis toplantısına katılmamıza engel olunmak isteniyorsa konunun verdiğimiz şu dilekçemiz altına derc edilmesini istiyoruz.”


Vali Ahmet Kınık CHP Sivas Milletvekili Turan Fevzioğlu’na Milletvekillerinin seyahat özgürlüklerini kısıtlamak istemediklerini, Ankara’ya gidebileceklerini yalnız Yeşilhisar istikametinden değilde, Ürgüp yolu üzerinden gitmelerine izin verilebileceğini söylüyor. Bu kararını da dilekçenin üzerine, “Ürgüp tariki (yolu) gidilebilir” şeklinde düşüyor. Bunun üzerine İsmet Paşa ve etrafındakiler Yeşilhisar’a gitmekten vazgeçerek Ürgüp yolu ile Niğde üzerinden Ankara’ya gidiyorlar.


İSTİFA EDEN ÜÇ ALBAY


2. Ordu Komutanı ve 5. Yurtiçi Doğu Bölge komutanı’nın emirleri üzerine İsmet Paşa’nın yolunun kesildiğini belirtmiştik. Konumuzla ilgisi olması hesabıyla belirtelim. Komutanlarından bu yönde talimat alan Selahattin Çetiner, Bahri Yazır ve Osman Özcan isimle albaylar istifa ediyorlar.


Daha sonra 12 Eylül harekatını takiben Bülent Ulusu Kabinesi’nde İçişleri Bakanlığı yapan General Selahattin Çetiner’e bu olaylar hakkındaki düşüncesini sorduğum zaman şunları söylemişti:


“İstiklal mücadelesine katılmış, bu ülkede Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış bir zat’a böyle bir tedbirin uygulanması fevkalade çirkindi. Bunu içimize sindirmediğimiz için üç arkadaşımızla birlikte istifa etmeyi uygun gördük.”


İSMET PAŞA VE KAYSERİ MİLLETVEKİLLERİ KONUYU TBMM GÜNDEMİNE GETİRİYORLAR


Gruplarda hem DP Kayseri Milletvekillerinin hemde İsmet Paşa’ nın milletvekillerine bilgi vermesinden sonra Yeşilhisar olaylarında TBMM’nin 18 Nisan tarihinde yapılan genel kurulunda gündeme geliyor. Kayseri’nin iki milletvekili İnönü’nün Kayseri’ye gelmesinin yanlış olduğunu, kendisini Kayseri’de 5 bin kişinin karşıladığı hükümetin bu seyahatle ilgili aldığı kararların yerinde olduğunu, aksi takdirde Yeşilhisar’da bir kan gölünün oluşabileceğini söylüyorlar.


FEVZİOĞLU’NDAN SATAŞMA


DP Milletvekilleri Hakkı Kurmel ve Kamil Gündeş konuşurken CHP Sivas Milletvekili Turan Fevzioğlu da bu milletvekillerine taş atarak Kayseri’yi tüm dünyaya kötü tanıttıklarını söylüyorlar ve seyahat özgürlüğünün önlenemeyeceğini belirtiyor. Kamil Gündeş ise bu sözler üzerine “Sen bilmiyorsun Turan Bey” diye cevap veriyor.


İSMET PAŞA’NIN TBMM’DEKİ KONUŞMASI


İsmet Paşa’nın Kayseri Olayları ve diğer konularla ilgili TBMM Genel Kurulundaki konuşmasını Meclis zabıtalarından aynen yayınlıyoruz:


‹smet ‹nönü: (Malatya) Grup adına söz istiyorum.


Reis- Buyurun


‹smet ‹nönü (Malatya)- (sağdan alkışlar) Muhterem arkadaşlarım; beyanatım üzerine bir hatibin temas ettiği mevzu huzurunuzda tahlil etmek isterim. Bu mevzu DP gruplarının tebliğleri ve selahiyet sahibi hatiplerinin sözlerinde daima ileri sürülmüştür. Biz ihtilal metodları takip ederiz. (soldan, tamam, doğru sesleri) Şimdi bu mevzuyu Büyük Millet Meclisi huzurunda bir daha kesin olarak açıklamak isterim. Biz ihtilalden yetişmiş insanlarız. İçinizde bizim yaşımızda olanlar pek azdır. Ama bizim etrafımızda bulunan teşekküller, fikirler, zümreler bizim geldiğimiz yolu bütün teferruatıyla bilirler. Biz ihtilalden gelmiş bir nesiliz. meşrutiyet ihtilalinden demokratik rejime geçinceye kadar çok gayret sarfettik ve çok zahmet çektik. Çok güç bir devir bu ama sabırla muaffak olduk.


Bu ihtilal rejimi; eşit haklarla dürüst yapılan seçimlerle, iktidar değişimiyle neticelenebildi ve hiçbir kıyamet kopmadı. Bunun milletimizin tarihine daima örnek olabilecek bir misal olarak, cesaret verici bir misal olarak geçmesini istedik.


Şimdi biz tekrar ihtilal usulünü takip edecek ve ihtilal yolu ile iktidara geleceğiz de ne olacak?.


En büyük derece ile azami derecede muaffak olsak 1938’de, 1940’ da ve 1945’de vardığımız vaziyete varacağız. Bu vaziyetten biz memnun değildik. (sağdan, Bravo sesleri ve alkışlar) Bu vaziyeti, bu ihtilal rejimini biz de demokratik bir rejim haline dönüştürmek için çok çile çektik. Bizim böyle bir harekete tevessül etmemizde mana yoktur. (sağdan bravo sesleri)


Şimdi biz ihtilal rejiminden demokratik rejim içerisinde siyasi hayat takip ediyoruz. Etrafımızda olan ihtilallerin hiçbiri böyle değildir. Büyük inkılaplar, büyük devrimler için yapılmış ihtilallerden sonra normal iktidarlar teessüs edememiş, etmiyor. Rastgele sokak politikacıları meşru iktidarları altüst etmeye çalışıyorlar. Bu gibi teşebbüslerin hiç biri %80 muaffak olamıyor. Halk iktidarı haksız görmüyorsa, üç-beş kişinin toplantısı iki devletin bütün silahlı silahsız kuvvetlere karşı hareket ederek ihtilal vücuda getirilemez. Şimdi ihtilal iktidarı bir defa eline geçirmiş olanlar tarafından yapılıyor. Kayseri olayları bunun en bariz örneğidir. Seçimle iktidara geliyor devletin vasıtalarına el koyuyor, seçimle gitmek ihtimali ufukta görüldü mü; Ben buradan gitmem telaşına düşüyor. (sağdan bravo sesleri alkışlar, soldan, Allah’tan kork o senin zamanındaydı sesleri geliyor) Ne oldu telaşınız ne? Reis- Bir defa daha işaret edeceğim, fikirleri red veya tasvip umumidir. Münferit müdahaleler müzakereyi nereye götürür, sükuneti muhafaza edelim.


İsmet İnönü (devamla) Şimdi iktidarda bulunanların, iktidarı ellerinde bulunduranların milleti ihtilale nasıl zorladıklarını Kayseri’de gördük. Onların bu hareketleri insan hakları beyannamesine bile girmemiştir. Eğer bir idare insan haklarını tanımaz, baskı rejimi kurarsa o memlekette ayaklanma olur. Ben bunun canlı örneğini Kayseri’de bizzat yaşadım. Buna mana verilmemesi için idarelerin demokratik yolda olması, insan haklarının yürürlükte olması şarttır. Bu fikir beyannamenin ruhunu teşkil ediyor. Şimdi mevzubahis olan mesele bu. Demokratik rejim, insan hakları yürütülüyor mu, yürütülmüyor mu? Bu bir. Eğer insan hakları yürütülmez, vatandaş hakları zorlanırsa, baskı rejimi kurulursa (Kayseri’de olduğu gibi) ihtilal behamahal olur. (sağdan alkışlar, soldan gürültüler) Beni dinleyin (ellerin kanlı senin sesleri) biz böyle ihtilal içinde bulunamayız böyle bir ihtilal dışımızda, bizimle münasebeti olmayan tarafından yapılacaktır. Biz demokratik rejim dedik, demokratik rejim kurulmuştur. Bu demokratik rejim istikametinden başka rejim haline götürmek tehlikelidir memleket için. BU YOLLA DEVAM EDERSENİZ SİZİ BENDE KURTARAMAM. (Sağdan bravo sesleri ve alkışlar soldan ise gürültüler geliyor)


Şimdi arkadaşlar şartlar tamam olduğu zaman milletler için ihtilal meşru bir haktır. Fakat ihtilal aslında bir millet hayatının asla arzu etmeyeceği, çetin ve tehlikeli bir ameliyattır. Bir çok memlekette görüyoruz. Çok iyi niyetle vatanperver hislerle, ihtilal yaparak idare kuranlar, kurdukları idarenin ertesi gününden itibaren, kabus içinde yaşarlar. Onlar muaffak oldukları ihtilali normal bir demokratik rejime devredebilmek için imkan bulamazlar. Bulabilenler tarihte nadir. biz bulduk ama bunu bulamayan milletlerde çok zarar görürler. İhtilal niçin yapılır? Eğer ihtilal, vatandaş için başka çıkar yol yoktur, kanaati zihinlere ve bütün müesseselere yerleşirse meşhur bir hak olarak kullanılacaktır. Bundan ictinap kabil değildir.
Veli Altınkaya